|
Yeryüzü Cenneti
Antalya
530 km uzunluğundaki kıyıları, antik kentleri, altın kumsalları, Akdeniz mavisi koyları, denizle kucaklaşan ormanları, tropikal bitkileri, akarsuları ve şelaleleri ile dünya çapında bir turizm merkezidir Antalya...
|
|
Yaygın bir inanışa göre İ.Ö. II. yüzyılda Bergama kralı Attalos, en gözde akıncılarına “gidin bana öyle bir yer bulun ki, bütün kralların, bütün hükümdarların orada gözü kalsın. Öyle bir yer bulun ki hiç kimse gözünü oradan ayırmasın. Gidin ve bana yeryüzü cennetini bulun” demiş. Bu emirle yola çıkan akıncılar bugünkü Antalya’nın bulunduğu yere geldiklerinde karşılaştıkları doğal güzellikler karşısında büyülenip, nihayet cenneti bulduklarını düşünmüşler ve geri dönerek Kral Attalos’a “emrettiğiniz cenneti bulduk” demişler. İşte Bergama Kralı II. Attalos tarafından İ.Ö. II. yüzyılda kurulan ve antik çağlardaki adı Attaleia’yı bu kralın adından alan Antalya tarih boyunca eşsiz doğa güzellikleri ile çeşitli uygarlıkların ilgi odağı olmuştur.
Antalya palmiye dizili bulvarları ve ödül kazanmış marinası ile cazip bir kent. Göz alıcı eski mahallesi kale içinde, girintili çıkıntılı sokaklar ve ahşap evler eski kentin surlarına dayanır. Yılda üç yüz gün güneş alan bölge, güneş banyosu yapan, yüzen ve rüzgar sörfü, su kayağı, yelken, dağcılık ve avcılık etkinliklerine katılanların cennetidir. Antalya’ya 50 km uzaklıkta, 1750-1900 m. yükseklikte yer alan Saklıkent ise ideal bir kış sporları merkezidir.
Şehir merkezine 10 km uzaklıktaki havaalanı şehirlerarası ve uluslararası ulaşımı oldukça kolaylaştırmaktadır. Antalya civarındaki bölge hayranlık uyandırıcı tarihi kalıntıların yanı sıra şaşırtıcı doğal güzellikler sergiler.
Antalya’dan Kemer’e giden 42 km. lik yol dağlar arasından geçer. Kemer marinası, yatçıların beldenin güneyindeki mükemmel koyları ve kumsalları keşfetmesini beklemektedir. Aynı yörede bulunan Phaselis ise İ.Ö. 690 yılında Rodoslu göçmenlerce kurulmuş. Ortaçağ’da onarım görmüş olan kent surları, Zeus tapınağı ve sunağı, Roma devri tiyatrosu, su kemeri, ana caddedeki anıtsal kapı, hamam ve nekropolisdeki lahitleriyle görülmeye değer bir antik kent. Kemer’e gidildiğinde mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri de Olympos. Kemer’den antik Olympos kentini, Çıralı plajını, deniz mağaralarını ve Finike körfezini geçince aynı zamanda yörede yer alan, antik şehir ve koyların genel adı olan Kekova’ya ulaşılır.
Kekova’dan batıya doğru gidildiğinde üç tarafı dağlarla çevrili olan Kaş ilçesine gelinir. Kaş’ın eski adı olan Antiphellos’dan günümüze sadece Likya kaya mezarları, anıt mezarlar ve tiyatro kalmıştır. Bölgenin en yüksek noktası olan Kızlar Sivrisi Dağı (3086 m.) ya da ikinci yüksek noktası olan Akdağ (3030 m.) dağcılar ve doğa sporlarını sevenler için tırmanma olanağı sunar. Sonra beyaz renkli evleri ve küçük yat limanı ile son dönemlerin en ilgi çekici beldelerinden biri olan Kalkan ve antik Likya’nın önemli bir limanı olan Patara gelir. Mitolojiye göre Güzel Sanatlar Tanrısı Apollo Patara’da doğmuştur.
Tarihsel belgeler bu bölgenin Aziz Nikolas’ın (Noel Baba) doğum yeri olduğunu ortaya koymaktadır. Patara; 18 km.’lik kumsalıyla Türkiye’nin en uzun ve en geniş plajıdır. Antik Pamfilya’nın önemli bir şehri olan Perge’den sonra hem yüzmeyi hem güneşlenmeyi hem de golf sporunu sevenler için Antalya’nın 40 km. uzağındaki modern tatil merkezi Belek gelir. Belek; profesyonel golf sahaları ile tatilcilere aynı zamanda spor olanağı da sağlamaktadır. Antik devirlerden kalma en iyi korunmuş tiyatro olan Aspendos tiyatrosu 15.000 kişilik kapasitesi ile bölgenin en iyi korunmuş antik tiyatrosudur. Bugün hala çeşitli konser, bale, opera ve tiyatro gösterileri için kullanılmakta olan tiyatronun koridorları, sahne süslemeleri ve akustiği mimarın ustalığını kanıtlamaktadır. Köprülü Kanyon ve Manavgat Şelalesi, Side’ye uzanır. Şirin bir tatil kasabası olan Side de sütunlu kemerler üzerine inşa edilmiş olan tiyatro, yöredekilerin en büyüğüdür.
Diğer kalıntılar arasında agora, jimnazyum, Apollo tapınağı, nekropolis sayılabilir. Şimdi müze olan geniş Roma hamamı, Türkiye’nin en güzel arkeolojik koleksiyonuna sahiptir. Antalya Alanya arasında yer alan Manavgat ise şelalesinden dolayı oldukça yoğun ilgi görmektedir.
Gelenleri ilk karşılayan Alanya Yarımadası’nın üzerinde bir taç gibi kurulmuş olan ve 13. yüzyıldan kalma şahane bir Selçuklu Kalesi olur. Alanya, aynı zamanda mağaraları ile de ön plana çıkmaktadır. Damlataş mağarası, Fosforlu mağara, Kızlar mağarası ve Aşıklar mağarası bunlardan bazılarıdır. Alanya Müzesi, Kızıl Kule ve Akdeniz’in her köşesinden denize girdiğine inanılan efsanevi kadın Kleopatra’nın tahtırevan üstünde omuzlardan indirildiği söylenen Kleopatra Plajı Alanya’nın görülmesi gereken yerlerinden bazılarıdır.
|
|
Mutlaka Görülmeli
|

Yivli Minare, Kaleiçi, Antalya Müzesi, Patara, Xanthos, Side, Perge, Limyra, Aspendos Antik Tiyatro, Düden Şelalesi, Termessos, Demre Kalesi, Karain Mağarası, Köprülü Kanyon, Kurşunlu Şelalesi, Saklıkent, Antiphellos, Simena, Phaselis, Olympos ve Çıralı, Sillyon, Selge, Aya Nikola Kilisesi, Alanya Kalesi, Damlataş Mağarası, Side Müzesi, Kleopatra Plajı, Alanya Müzesi, Leatres-Leatri, Syedra Harabeleri, Iotape Liman Şehri, Alara Han, Şarapsa Kervansarayı, Kızıl Kule, Selçuklu Tersanesi, Kaş Anıtı, Grek Mabedi, Amfitiyatro, Mavi Mağara, Kalkan, Kaş ve Demre yöresindeki Likya Kaya Mezarları.
|
|
|
|
|
|