Bu plato uygarlıkların beşiği olmuştur. Çatalhöyük'te İ.Ö. 8000 yıla uzanan kalıntılar gün ışığına çıkarılmıştır. Pek çok insana yurtluk etmiş, doğu ile batı arasında savaş alanı olmuş Orta Anadolu'da Hattiler, Hititler, Frigyalılar, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar hükümranlık için çarpışmış ve üstünlük sağlamıştır. 11. yüzyılda göçebe Türkler doğudan gelerek platoyu ele geçirmişlerdir. Renkli tarihi boyunca orta Anadolu Büyük İskender'den Timurlenk'e kadar çok çeşitli hükümdarların egemenliğini yaşamıştır. İnsan yerleşiminin başladığı yaklaşık on bin yıl öncesinden bu yana, bölge insanı çevresindeki doğanın çarpıcı niteliklerini sanatına yansıtmıştır. Çatalhöyük’deki resimlerden Selçuk mimarisinin keskin hatlarına kadar uzanan kültür izlerinde, bu serüveni açıkça gözlemlemek mümkündür.
Arkeoloji Müzesi ve Açık Hava Müzesi ile Anadolu medeniyetlerine tanıklık eden Afyon, Termal Kaplıcaları ile de ünlüdür, bu kaplıcaların bazı hastalıkların tedavisinde faydalı olduğu gözlenmiştir. Afyon; antik kent kalıntılarının yanı sıra Eber ve Acıgöl’de ornitoloji ve foto-safari’ye olanak veren kanyonları, mağara turizmine elverişli İnsuyu, Buzluk, Kurtini mağaraları, Akdağ’da da doğa ve dağ yürüyüşü meraklılarını cezbedecek doğal zenginliklere sahip. Bölgedeki Ayazin köyü, Kapadokya benzeri tüf kayalık bir yerleşim merkezi olup çeşitli uygarlıkların izlerini taşır. Hitit, Roma, Bizans ve hıristiyanlığın yasak olduğu dönemde kaya evleri Kapadokya’da olduğu gibi ilk hıristiyanlara korunma olanağı sağlamıştır.
Orta Anadolu'nun kalbinde Türkiye devletine başkentlik yapan Ankara’nın tarihi, bugünkü modern görünüşüne rağmen Bronz çağındaki Hatti uygarlığına kadar gider. İ.Ö. 2000’de Hititler bölgenin hakimi durumuna gelmiş ve onları sırası ile Frigyalılar, Lidyalılar ve Persler izlemiştir. İ. Ö. 3.yüzyılda, bir Kelt ırkı olan Galatlar Ankara'yı başkent yapmıştır. O zamanlar, gemi demiri anlamını taşıyan Ancyra adını alan kenti Romalılar ve sonra da Bizanslılar ele geçirmiştir. Bu stratejik öneme sahip kente 1073 yılında Alpaslan komutasındaki Selçuk Türkleri sahip olmuş, yaklaşık üçyüz yıl sonra ise 1402 de artık sadece küçük bir yerleşim merkezi haline gelmiş olan kent 1. Beyazıt komutasındaki Osmanlıların eline geçmiştir.
Kentin en eski bölümleri tarihi kaleyi çevrelemektedir. Duvarlar içinde 12. yüzyıla ait Alaaddin Cami her ne kadar Osmanlılar tarafından elden geçirilmişse de hala Selçuklu tahta sanatının güzel örneklerini sergiler. Pek çok sayıda ilginç eski Türk evi restore edilmiş ve sanat galerileri ya da geleneksel Türk mutfağından örneklerin sergilendiği lokantalar olarak yeniden hayat bulmuştur. Roma döneminin şatafatı İ. S. 3. yüzyıldan kalma hamamlar, dördüncü yüzyıla ait Julian sütunu ve ikinci yüzyıldan kalma Korint stilinde inşa edilmiş olan Augustus Tapınağı kalenin çevresindedir. İmparator Augustus'un "Politik Emirleri"nden biri olan ve kendisinin başarılarını ayrıntılı olarak veren yazıt Ankara'daki Augustus Tapınağı'nın duvarındadır. Bir zamanlar onun adına yapılmış tüm tapınaklarda bu belge bulunurdu; günümüze sadece Ankara'daki kopya gelebilmiştir. Kale yakınlarında, bir Roma tiyatrosundaki kazılar sürmektedir. Aynı bölgede 15. yüzyıldan kalma Hacı Bayram Cami ve türbesi yer almaktadır.
Ulus Meydanı'nda Selçuk tahta kapı oymacılığının şaheserlerinin ve diğer günlük kullanım araçlarının sergilendiği Etnoğrafya Müzesine gelinir. Eskişehir İ.Ö.1000’da Porsuk Nehri kıyılarında Frigyalılar tarafından kurulmuştur. Önemli mimari yapılar arasında 13. yüzyıla ait Alaaddin Cami ve 16. yüzyıla ait Kurşunlu Külliyesi yer alır. Şehrin üç müzesi de görülmeye değer Arkeoloji Müzesinde Frigya eşyaları ve heykeller sergilenir.
Anadolu'da Frigyalılara ait en önemli kalıntılara Ankara, Eskişehir ve Afyon civarında rastlanır. Yassıhöyük (Gordion) Frigya'nın başkenti ve Büyük İskender'in Asya'nın anahtarını elde etmek için Kör Düğümü kestiği yerdir. Dokunduğu her şeyi altına dönüştüren, eşek kulaklı Kral Midas'ın tümülüsü burada ziyaret edilebilir. Civarda, hala kazı çalışmaları devam eden Gordion antik kentinin kalıntıları ve küçük müze görülmeye değer yerlerdir. Ankara - Eskişehir yolunda önemli bir Frigya dini merkezi olan Pessinus (Ballıhisar) yer almaktadır. En önemli kalıntı Frigyalıların ana tanrıçası ve öğretisi Frig kültürünün esasını oluşturan Kibele'nin adını taşıyan tapınaktır.
Dünyanın en iyi lületaşı Eskişehir çevresindeki ocaklardan çıkarılmaktadır. Bu taştan yapılma pipolar ve diğer eşyalar şehirdeki hediyelik eşya dükkanlarından alınabilir. Kütahya, Türkiye’nin en eski kentlerinden biridir. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan anıtları, kiliseleri, camileri ve medreseleri bünyesinde taşır. 14. yüzyılda bir medrese olan bugünkü Arkeoloji Müzesi, Roma, Bizans ve Osmanlı’dan kalma tarihi kalıntılar ile Kütahya ve İznik çinilerine ev sahipliği yapmaktadır.
Kapadokya’nın batısında, dağların ötesinde, Roma döneminde Caesarea adı ile bilinen Kayseri yer alır. Şehir 3916 metrelik eski bir volkan olan Erciyes Dağı’nın eteklerindedir. Kış aylarında kayak merkezi kusursuz olanaklar sunar. Bizans dönemi kalesinin yakınındaki 13. yüzyıl Huant Cami ve medresesi Anadolu’daki Selçuklu eserleridir. Bu külliyenin güneyinde 1276 tarihli Döner Kümbet ve Moğol yapısı olan Köşk Medrese yer alır. Görülmeye değer yapıların başında Çifte Medrese gelmektedir. Kayseri, çiçek desenli el dokuması halıları ile bir geleneği sürdürmektedir. Kayseri’nin kuzeyindeki Kültepe antık çağlarda Kanesh ya da Karum olarak tanınan en eski Hitit ticaret kentidir. Aynı yol üzerinde 13. yüzyıl başlarında Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılan, bugün turistler için ilginç bir durak oluşturan Sultan Han kervansarayı yer alır.
|
|
Tarihin İzinde...
|
Anadolu’nun büyük uygarlığı Hititler’in başkenti Hattuşaş’a, Ankara’ya 200 km.uzaklıktaki Boğazköy/ Alacahöyük Milli Parkı’ndan ulaşılır. 1906 yılında Boğazköy’de çivi tabletlerinden oluşan krallık arşivinin bulunmasıyla Hitit uygarlığı hakkında önemli bilgiler ele geçirildi. Çağında, dünyanın en büyük iki uygarlığından biri olan Hititler’in başkenti Hattuşaş’da elde edilen bulgulardan, ilk yerleşimin paleolitik çağda başladığı, asıl yerleşimin ise Eski Tunç Çağı’nda gerçekleştiği (İ.Ö. 3000-2500) anlaşılmıştır. Boğazköy’deki Hititlere ait en eski yazılı belge İ.Ö.18. yüzyıla aittir. Boğazköy’de surlar, saray, arşiv binası ve mabet kalınıtıları bulunmaktadır. Boğazköy’e 2 km uzaklıkta bir açıkhava mabedi olan Yazılıkaya yer alır. Anadolu’nun bilinen ilk açıkhava mabedinin yer aldığı Yazılıkaya Tapınağı’nda Hitit’lerin tanrı ve tanrıçalarının rölyefleri yer almaktadır. Boğazköy’e 35 km uzaklıktaki Alacahöyük ise İ.Ö. 4000’e kadar giden Hititlerin izlerine rastlanır. Alacahöyük’te bulunan altın, gümüş ve bronz heykeller Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
|
“Her Kim Olursan Ol...”
|
Türkiye’nin en eski sürekli yerleşime uğramış yerlerinden biri olan Konya, Roma devrinde Iconium adıyla tanınmaktadır. 12. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar Selçuk Türklerine başkentlik yapan Konya, Türkiye’nin önemli kültür merkezlerindendir. Bu dönemin sanatsal, politik ve dinsel gelişmesi sırasında Mevlana Celaledin Rumi batıda çok tanınan dinsel öğretisini oluşturmuştur. Mevlana’nın çarpıcı yeşil bezemeli türbesi Konya’nın en ünlü yapısıdır. Türbeye bitişik olan eski derviş dergahı bugün Mevlana’nın eserlerinin el yazmalarının ve tarikatın çeşitli devrelerine ait eserlerin sergilendiği bir müzedir. Her yıl Aralık ayının ilk yarısında, bu hala faal olan dini tarikat, Mevlana dervişlerini anmak için törenler düzenlemektedir. Uzun beyaz giysili erkeklerin kontrollü ama kendinden geçmeye yakın dönüşleri izleyenlerde mistik bir izlenim uyandırır. Antik kalenin inşa edildiği tepecik üzerindeki Alaeddin Cami 1220 yılında Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat döneminde yapılmıştır. Konya’dan 45 km. uzaklıkta olan Çatalhöyük İ.Ö.8000’li yıllara uzanan Neolitik çağ yerleşim alanları ile dünyanın en eskilerindendir. Arkeologlar çamurdan yapma evlerin tepelerindeki deliklerin giriş kapısı olduğu sonucuna varmıştır. Ankara Medeniyetleri Müzesi’nde bölgeden getirilen Neolitik Çağ’a ait ünlü tapınak ve ana tanrıça figürleriyle freskler sergilenmektedir.
|
Anadolu Medeniyetleri Müzesi
|
Ankara’da Hisar Kapısı'nın yakınlarında restorasyona uğramış Osmanlı Bedesteni’ndeki Anadolu Medeniyetleri Müzesi, dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alır. Müzede Paleolitik çağdan kalma aletlerden, ilk duvar resimlerinden başlayarak insanlığın gelişimi izlenebilir. Müzede; Paleolitik, Neolitik dönemlere ve Hatti, Hitit, Frigya, Urartu ve Roma uygarlıklarına ait paha biçilmez eserler yer almaktadır.
|
|
|